10 Temmuz 2011 Pazar

İstanbul'dan Bon Jovi geçti

Yıllardır izlemek için can atmışımdır Bon Jovi'yi. Çocukluk yıllarımda her tarafta "It's My Life" çalardı bende bayılırdım. O dönemlerde zaten az çok müzik zevkim oluşmuştu. Bon Jovi de kulağımda önemli bir yer edinmiş, Livin' on a Prayer, Bed of Roses, Santa Fe, Wanted Dead or Alive, Blaze of Glory gibi parçalar hayatımda önemli fon müzikleri haline gelmişti. O yıllardan şu zamana kadar sevipte canlı olarak izleyemediğim çok az kişi kaldıysa da Bon Jovi önemli bir eksikti benim için. Ta ki 8 Temmuz akşamına kadar. Bu konserin bir önemi de canım Galatasaray'ımın yeni stadına askerliğim dolayısıyla hiç gidememiş olmam ve Bon Jovi'nin bunun için biçilmiş bir kaftan olmasıydı. Bir de askerdeyken bileti almasını rica ettiğim Annem'in bana sürpriz yaparak Vip bileti almış olması ağzımın kulaklarıma varmasına neden olmuştu. Nihan Efendi ile düştük Seyrantepe yollarına, günü baştan sonra Vip olarak yaşama kararımızdan ötürü önce İstinye Park'a gittik birşeyler yedik sonra Stad'ın yolunu tutup koltuklarımıza kurulduk. Redd falan umrumda değildi aslında, benim için o an önemli olan şey Bon Jovi ve bu zamana kadar hep dinlediğim şarkıları haykırmaktı.
Saat tam 20:30 olduğunda sahneye bir adım attı ki, sonraki 3 saat stadı kendinden geçirdi. You Give Love a Bad Name çaldığında stadı resmen sahneye taşıdı, hep bir ağızdan şarkıları söyletti, Bad Medicine'i hayal edemeyeceğimiz güzellikte dinledik, I'll Be There For You ve Bed of Roses'da sevdiceğimize sarıldık beraber söyledik. Türkiye forması giymesi baya planlanmış olsa da hoş bir jest oldu, sahnede enerjisini idareli kullanarak 3 dolu dolu saat insanlara verdikleri parayı gönülden helal etmelerini sağladı. Konserin sonunda atılan Galatasaray atkısı adamın kafasını karıştırdı ve kime yaranacağını bilemediğinden atkıyı açmasının ardından geri atmasına neden oldu. Biz tonlarca para verip, 1buçuk saat mıy mıy şarkı söyleyip eve dönen yıldızları da gördük. Gecenin sonu geliyordu yavaş yavaş ama bir eksik kalmıştı, "Livin' On A Prayer" . Kendimizden geçerek gecenin sonuna geldiğimizde bizi bekleyen ulaşım rezaletinden habersizdik. Stada çok rahat gelmiş olmamız belki bunu aklımıza getirmedi. Çıkıştaki izdihamda binlerce insan kısıldı kaldı metro girişinde, bu da yetmezmiş gibi metro ya hava kalmayacak şekilde girdik ve devam ettik. Organizasyon yada belediye güzel bir şey yapmış ve metroyu aktarma olmaksızın direk Şişli yönüne uzatmışlar bu konser için, ancak bunu insanlara söylemedikleri için insanlar inip bir sonra ki metro'ya geri binmek zorunda kaldılar. Metrobüs'e geldiğimizde ise dakikalarca bekleyip yine tıkış pıkış binip anca Anadolu yakasına geçebildik. Dönüş eziyetine rağmen dün gece orda olan herkes yatağa mutlu girdi ve hayatları için önemli bir geceyi geride bırakmanın huzurunu yaşadı. Bir parantez de tabi ki Richie Sambora'ya, adam gerçekten olağanüstü. Zaten Bon Jovi'nin yarısı Richie Sambora demekti benim için ve adam bunu sonuna kadar gösteriyordu. Ayrıca merak ettiğim bir şey de konser öncesi kendi koltukları olmamasına rağman oturdukları yerden sırayla koltukların sahiplerinin gelmesiyle kalkıp ortada kalan ergen grubuydu, umarım onlarda eğlenmişlerdir. Son olarak dün gece saha içini doldurup tribünden müthiş bir görüntü izlenmesine neden olan herkese teşekkür ediyorum.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder